Kabedeki Vazifeler

Hicâbet, Sikaaye, Rifâda, Nedve nedir anlamı liva, Kıyade ne demek? Kabedeki Vazifeler nelerdir? Bu soruların cevabı yazımızın içinde mevcuttur. Mutlaka bu yazıyı okuyunuz.

Kabe’deki mukaddes vazifeler Hazret-i İsmail’in sülalesinden gelirken bir aralık Huzâa kabilesinin eline geçti. Sonra Kusay b. Kilâb bu vazifelerin hepsini eline aldı. O vazifeler şunlardır:

1- Hicâbet: Yani Kâ’be’nin anahtarlarını elinde bulundurmak,

2- Sikaaye: Hacıların suyunu te’min etmek, Zemzem suyuna bakmak vazifesi,

3- Rifâda: Hacılara mihmannüvazlık göstermek, onları konuklamak vazîfesi. Bir defa Kusay, Kureyş’i toplayarak onlara şöyle demişti: “İnsanlar uzak yerlerden gelerek burayı ziyaret ediyorlar. Bunları konuklamak, misafir etmek Kureyş’in vazifesidir.” Kureyş her sene aralarında iâne toplayarak hacıları Tanrı misâfiri gibi ağırlamağa başladılar.

4- Nedve: Umûmî toplantı yeri Dârü’n-Nedve adlı derneği kuran Kusay’dır. Kureyş rüesâsı bu yerde toplanırlar, harp ve sulh işlerini kararlaştırırlar, mühim mes’eleleri görüşüp konuşurlardı. Hattâ nikâhlar burada kıyılır merâsim burada yapılır, uzun yola çıkacak ticâret kervanları buradan harekt ederdi. Bir kız bulûğa erince Dârü’n-Nedve’de gömlek giydirme merasimi yapılırdı. Eski gömleği üzerinden çıkarmadan yırtılır, yenisi giydirilirdi.

5- Iivâ’: Sancaktarlık vazîfesi demektir. Sancağı bir mızrağa sararlar, düşmana giderken onu taşırlardı.

6- Kıyâde: Baş Kumandanlık vazîfesi. Bu vazifelerin hepsi Kusay b. Kilâb’da toplanmıştı. Bu da Hazret-i Peygamber’in ecdâdının ne kadar şerefli bir mevki sahibi olduklarını gösterir.

Kusay’dan önce Kâ’be’nin mütevellisi, yani bu zikrolunan vazifelerin sahibi Huleyl Huzâî idi. Kusay, Huleyl’in kızı Hubbâ ile evlendi. Babası ölürken Kâ’be’nin anahtarlarını kızına vasiyet etmişti. Fakat Hubbâ, kadın olması hasebiyle bu vazifeyi kabul etmedi. Ve anahtarları Ebû Gubşan Huzâî’ye verdi. Ebû Gubşan, içkiye düşkün bir adamdı. Bir gün şarabı kalmamıştı. Kâ’benin anahtarlarını, bir küp şaraba Kusayy’a sattı. Kâ’be’nin anahtarlarına sahib olmak gibi bir vazifenin ellerinden kaçtığını gören Huzâîler, bu işe kızdılar. Fakat Kureyş, Kusayy’ın dirâyetini ve şerefini bildiklerinden onun etrâfında toplandılar. Huzâa’yı Mekke’den kovdular. Kâ’be’ye âit şerefli vazifelerin cümlesini Kusayy’a verdiler. O da bu vazifeleri dürüst bir sûrette îfâ etti. Ikdü’l- Ferîd’in beyânına göre Kusayy’ın kazandığı şöhret, kabilesine (Kureyş) adının verilmesine sebep olmuştur. Çünkü onun dirâyeti ve iyi idâresi sayesinde kabîlesi Kâ’be etrafında toplanmıştır. Kureyş, toplamak ve birleştirmek demektir. Kusayy’ın emriyle Kureyş, Kâ’be’nin etrafına evlerini kurmuşlar. Kâ’be’yi tavâf için kâfî bir saha bırakmışlardır.

Kusayy’ın en büyük oğlu Abdü’d-Dâr idi. Fakat itibar ve şeref bakımından Abd-i Menaf ondan daha üstün idi. Abdü’d-Dâr babasının ölümü üzerine Kâ’be’nin mütevellisi oldu, bu vazife sonra oğullarına geçti. Fakat Abd-i Menaf, şeref ve itibarca kavmi arasında çok yüksek bir mevkî sahibi olduğundan Abd-i Menafin oğulları Haşim, Abd-i Şems, Muttalib ve Nevfel; amca oğullarının ellerinden bu vazifeleri almak istediler. Abdü’d-Dâr oğulları ile Abd-i Menaf oğulları arasında iş harbe varacakken bazıları ara buluculuk yaptılar. Sikaaye ve Rifâda, Abd-i Menaf oğullarına verilmek; Hicâbet, Livâ’, Nedve Abdü’d-Dâr oğullarında kalmak şartıyla sulh yapıp uzlaştılar ve İslâmiyet’in zuhûruna kadar bu vazifeler bu şekilde devam etti.

Kabe resmi arabistan Kabenin resmi kutsal mekan
Allah herkese bu güzel ve kutsal mekana giymeyi nasip etsin. (Amin)

Abd-i Menaf oğulları içinde en şöhretlisi Haşim, kavminin ulusu ve zengini idi. Sikaaye ve Rifâda vazifelerini büyük bir şerefle yerine getirirdi. Dedesi Kusay, halkı nasıl hac mevsiminde hacıları konuklamağa davet etti ise, o da Kâ’be’yi ziyarete gelenleri, tanrı misafiri bilip onlar hakkında i’zaz ve ikram göstermeğe teşvik etti.

Haşim’in hizmetleri yalnız hacılara münhasır kalmadı. Bizzat Mekke halkı da onun kerem ve ihsanını gördüler. Onun zamanında Mekke’nin ticareti son derece gelişmişti. Kışın Yemen’e, yazın Suriye’ye olmak üzere iki istikaamette büyük ticaret kervanlarını o vücûda getirmişti. Bu sayede Arabistan Yarımadası içinde Mekke yüksek mevkiini almış, yarımadanın rakipsiz merkezi olmuştu. Abd-i Menaf oğulları daha büyük itibar sahibi olmuşlardı. Bu itibarla etraflarındaki komşularla muahedeler bile akdetmişlerdi. Bizzat Haşim, Bizans İmparatorluğu ve Gassan Emiri ile iyi komşuluk muâhedeleri akdetti. Bundan başka Bizans İmparatorunun, Kureyş tacirlerini ticaret vergilerinden muaf tutmasını sağladı. O sıralarda Bizanslılar Suriye’ye hâkim idiler. Arap ticaret kaafileleri Bizans topraklarında serbestçe dolaşırlardı. Tâ Ankara’ya kadar giderlerdi.

Arap tüccarları Ankara’ya gittikçe kendilerine hürmet gösterilirdi. Abd-i Şems, Habeş kralı Necâşî ile aynı şekilde bir muahede akdetmiş, Nevfel ve Muttalib de İran’la dostluk muahedesi, Yemen’deki Hımyerlilerle de ticaret anlaşması yapmışlardır.

Arabistan’da mal ve can emniyetini sağlayacak bir kuvvet bulunmadığından Haşim, Arap kabileleri arasında bizzat dolaşarak kendi arazilerinden geçen Kureyş tacirlerine bir gûnâ taarruzda bulunmamaları için te’mînat almıştı. Buna karşılık olarak Kureyş de bu kabilelere lazım olan ticaret eşyasını alıp getiriyorlardı. Böylelikle o zaman bütün Arabistan’ı saran emniyetsizliğe rağmen, Kureyş kervanları, serbetsçe her tarafa gidip geliyordu. Mekke’de ticaret hayatı canlanmıştı. Bu ticaret hayatının neticesi olarak faizcılik ve ribâ da almış yürümüştü.

Haşim sağ olduğu müddetçe mekke halkına hizmetten geri durmamıştır. Onun için Mekke’liler onu sever ve sayarlardı. Bir defa Mekke’de kıtlık olmuştu. Bizzat Haşim, halkın kamını doyurmak için onlara tirid yapmıştı. Bundan dolayı kendisine Haşim denilmiştir. Haşim, ekmeği parçalayan ve ufalayan kimse demektir.

Haşim, kavmine hizmette devam etti. Suriye’ye yaptığı seferlerden birinde Medine’de bulunduğu bir sırada, asâleti her hal ve tavrından belli olan bir kadın gördü. Bu kadın Benî Neccar tâifesinden Selma idi, kocası yoktu. Haşim bu kadınla evlendi. Sonra seferine devam ile Suriye’ye gidip geldi.

Bu seferleri tekerrür etmişti. Bunlardan birinden dönüşünde Gazze’de öldü, yerine kardeşi Muttalib geçti.

Haşim öldüğü vakit karısı Selma hamile idi. Güzel, nur topu bir çocuk dünyaya getirdi. Adını şeybe koydular.

Kaynak: Eokulgiris.com kaynak gösterilmeden yayınlarsanız üzülürüz. Yorumlarınızı ve eleştirilerinizi bekleriz.

Yorum yapın