Kabe ve Kureyş

Mekke şehri Kızıl denizden 80 kilometre içerdedir. Dağların ve yolların kavşağıdır. Buradaki kabe Araplarca mukaddessayılırdı.

Orası ibadethane olarak tanınırdı. Kur’an-ı Kerim Kâ’be’nin insanlar için ilk kurulan mübarek beyt olduğunu haber verir. Hazret-i İbrahim ile oğlu Hazret-i İsmail’in Kâ’be’yi bina ettiğini yine Kur’an’ın beyanatından öğreniyoruz.

Hazret-i İbrahim, Hacer ile İsmail’i Beyt-i Haram yani Kâ’be civarına iskan etmişti. Hazret-i İbrahim tevhid dinini kurmak için diyar diyar dolaşmış, müsait zemin aramıştı. Bâbil’de insanları Allah’a çağırdığı zaman onu ateşe attılar, Mısır’a gitti, nâmusunu çiğnemek istediler. Oradan Filistin’e döndü. Nihâyet en müsait yer Mekke’yi buldu. Hazret-i İsmail babasına yardım etmeye başlayınca, baba oğul Kâ’be’yi bina ettiler. Mekke’de böylece halkın ibâdeti için mübarek Beyt kuruldu. Onu; tavaf edenler, orada kaaim olanlar, rükû ve secde edenler İçin temiz bulundurmaları, Allah tarafından kendilerine tenbih ve emir olunmuştur. Kur’an-ı Kerim’in beyanâtı bu merkezdedir.

Kâ’be’nin İlk binasında tavanı, eşiği, penceresi, kapısı yoktu. Sonra Hazret-i İsmail sülâlesinden ve Hazret-i Muhammed’in ecdadından olan Kusay bin Kılâb Kâ’be’nin muhâfızlığını eline aldığı zaman, eski binayı da yıkarak onun yerine hurma ağaçlarından yapılan kerestelerle tavanlı bir bina vücûda getirmiştir.

Ezrakî, Hazret-i İbrahim tarafından inşa olunan Kâ’be’nin eb’âdını şu şekilde göstermektedir. “Yükseklik 19 arşın, Hacer-i esvet’ten Rükn-i sânîye kadar uzunluk 33 arşın” bugün Kâ’be’nin irtifaı 15 metredir.

Kur’an-ı Kerim’in ve Mukaddes Tarihin beyanından anlıyoruz ki, Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsmail tarafından bina olunan Kâ be; ibâdet edenler, rükû’ ve secde yapanlar için tertemizdi. İçinde put filan yoktu. Sonra içine bu putlar nasıl oldu da yerleştirildi, Allah’a ibadetten, putlara tapmağa nasıl döndüler? Tarih bu noktalan bize kâfi derecede aydınlatmak için ışık vermiyor. Bazı tarihler, yıldızlara tapan Sâbiîlerden alarak arapların putlar yaptığını, taşlara taptıklarını söylüyorlar. Bazı rivâyetlerden Rebîa b. Hârise’nin Suriye’ye yaptığı seyahatlerde orada gördüğü putları Kâ’be’ye naklettiği zikrolunmaktadır.

Mekke’nin eski bir şehir olduğu herkesçe malûmdur. Yunan coğrafyacılarının Makroba dedikleri yer Mekke’dir. Meşhur Cariyle (Kahramanlar) eserinde Romalı bir tarihçinin Kâ’be’yi zikrettiğini, Onun dünyadaki en eski ve en mukaddes mâbet olduğunu beyan eylediğini söyler. Yâkut-ı Hamavî Mu’cemü’l-Büldan adlı eserinde Batlamyus coğrafyasında Mekke’nin tul ve arz dâirelerinin gösterildiğini kaydeder ki, mühimdir. Mukaddes tarih Mekke’ye dair haberlerle doludur. Bütün tarih boyunca Kâ’be Araplarca mukaddes tanınmıştır. Kâ’be’yi örtmek âdetini ilk çıkaran zat Himyer hükümdarlarından Es’ad Tübba’dır. Kusay b. Kilâb zamanında Kâ’be’nin örtüsünü te’min için Arap kabilelerine vergi bile salınmıştı.

“Kabe ve Kureyş” üzerine bir yorum

  1. Allah razı olsun e okul sitesi olarak bu gibi değerli konulara yer vermeniz takdiri şayan efendim. Bu tür konuları her zaman bekleriz.

    Cevapla
Yorum yapın